Yenilik önemlidir ve ilerlemenin en önemli şartlarından biridir. İnsanlığı ileriye götürmüş nice icadın ve keşfin temelinde iyi bir yenilikçi fikir yatar ve bu fikrin peşinde koşan parlak zihinler insanlığın ufkunu genişletmiştir hep. Fakat yenilik her zaman iyilik vadisine açılan bir kapı olmayabilir. Yeniliğin mutlak kötü olduğunu düşünmek ne kadar sorunluysa yeniliğin mutlak iyi olduğu fikrisabiti de o denli yanıltıcı olabilir.
İnsanlık tarihinde kırılma noktası tabir edilen sayısız yenilik mevcut. Tekerleğin icadından tutun da radyoaktiviteye kadar bir çok buluş bizleri bambaşka bir zemine ve çağa taşıdı. Bence şimdilerde yine öylesi bir kavşakta duruyoruz. Metaverse çağının fuayesinde kapıların açılmasını bekliyoruz.
İnternet hayatları son 30 yılda bir hayli değiştirdi. İletişim artık çok hızlı. Önceleri aylar süren bilgi transferleri şimdi mikro saniyelerle hesaplanan bir zaman zarfında tamamlanabiliyor. Göz kırpma olayının gerçekleştiği zaman diliminde artık akıl almaz boyutta bilgi işlenebiliyor. Buna bilgisayar teknolojilerindeki baş döndürücü ilerleme kapı açtı. Önceleri tek taraflı veri aktarımına müsaade eden internet, web teknolojilerindeki hızlı değişimler sonucu çok taraflı ve çok katmanlı veri transferini mümkün kıldı.
İnternetin tanımını değiştirecek adım yakın geçmişte atıldı ve metaverse evrenleri oluşmaya başladı. Bunu içerisinde çok çeşitli stantları barındıran fuar alanlarına benzetmek mümkün. Herkesin kendi standını kurabilmesine olanak tanıyacak kendi gerçekliği ve kuralları olan sanal alemlerin inşa çalışmaları devam ediyor. Fuar metaforundan ilerleyecek olursak bu fuar alanının çeşitli sahipleri var. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg onlardan biri ve kendi fuarını kurmak üzere harekete geçti. Hatta etki gücünden faydalanarak fuar şehrinin sahibi kendisiymiş gibi bir algı da oluşturmayı başardı.
Aslında interneti modern çağın dijital agoraları olarak tanımlamak mümkün. Şimdi ise antik çağın agoraları nasıl pazarlara ve meydanlara hatta AVM’lere dönüştüyse metaverse kavramıyla birlikte de benzer bir dönüşüm yaşayacağımız söylenebilir.
Metaverse post-neo kapitalizm çağının başlangıcını temsil ediyor. Böyle ambalajlanmasa da alabildiğine rekabete, tüketime, vahşiliğe, her boyutuyla sömürüye, kuralsızlık ve ilkesizlikler iklimine, algıların yönetiminden zihinlerin yönetimi aşamasına geçişe dayalı bir sistemden bahsediliyor.
Metaverse ile birlikte internetin yeniden tanımlanmasına ve sanal gerçeklikten sanallıkla gerçekliğin iç içe geçtiği bir dünya düzenine sıçramaya şahit olacağız. Bu tam anlamıyla bir sıçrayıştır. Fakat bu sıçrayışın insanlığı yeni bir gelişmişlik alemine mi yoksa uçuruma mı sürükleyeceği şimdilik meçhul. Bunun bir serumun işe yarayıp yaramadığını damarda test etmekten farkı yok. Ancak bu noktada geri dönüş de pek mümkün görünmüyor. Serumun iğnesi damar yoluna yerleştirildi ilaç damlamaya başladı ve plastik tüpte ilerlemeye devam ediyor. Dünya o kadar hasta ki o iğneyi damar yolundan çıkarmaya mecali yok.
Peki metaverse ile hayatımızda ne değişecek? Metaverse evrenlerine girmek için sanal alemi gerçek alemle birleştiren VR gözlükler kullanılıyor. Bugün çok kaba görünen bu gözlüklerin kontak lens boyutuna indirgenmesinin çok zaman alacağını düşünmüyorum. Artık herkesin cep telefonu ile etkileşim kurabilecek ya da doğrudan metaverse erişebilecek bu cihazdan edineceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Geçiş süreci tamamlandığında herkes birer yürüyen güvenlik kamerasına dönüşecek. Hatta bugün uçuk görünen ancak gelecekte yapılabileceğini düşündüğüm bir teorim de mevcut. İnsanların görmesini sağlayan mükemmel kameralar yani gözlerimizin görme merkezine gönderdiği elektrik sinyallerinin bir şekilde yakalanması mümkün olabilirse kameralı cihazlar almaya gerek de kalmayacak demektir. O sinyallerin birleşiminden oluşan büyük veri yapay zekaların birleştirme gücü sayesinde metaverse düzleminde fiziksel olarak olmasa da sanal alemde oradaymışsınız algısını ve sanal gerçekliğini oluşturacak.
Tabii ki bu yeni internet düzeninin doğuracağı teknolojik, sosyolojik ve ekonomik imkanlar da olacak. Hız yeni dönemin en önemli ölçü birimi hale gelecek. Fiziksel olarak olmasa da sanal alemin desteğiyle insanlığın en büyük ütopyası ışınlanma mümkün hale gelecek. İmkanlar beraberinde sorunları da getirecek tabii ki. Mahremiyet sorunları, hukuki problemler, mülkiyet çekişmeleri doğacak sosyolojik dejenerasyon da hızlanacak.
Yeni düzenin para birimi hazır. Kripto paralar hem elle tutulur gözle görülür para birimlerinin hem de sanal paraların yerini alacak. Merkeziyetsizlik kavramının daha da yaygınlaşmasına regülasyonların anlamsızlaşmasına ve konvansiyonel devlet kavramı anlamını dahi yitirebilecek. Neo modern insanlık düzeninde yeni toplum sözleşmelerine ihtiyaç duyulması da sürpriz olmayacak. Nasıl Fransız devrimi ya da sanayi devrimi kendi düzenlerini oluşturduysa dijital devrim de yeni dünya düzeninin konuşulduğu şu günlerde arayışları hızlandıracak.
Bu noktada soru şu, algoritmaların felsefelerin tahtını salladığı yeni çağa ne kadar hazırız?