Asırlar öncesinden gelen bir mektup… “Ey insanlar! “Sözümü iyi dinleyiniz!” diye başlayan çağları aşan bir hitap. Zamandan ve mekandan bağımsız her vakti ve yeryüzünün her köşesini kuşatan bir vasiyet…
Ortadoğu’da yaşanan kıyımları anlamak için o büyük sözlere ihtiyaç var. Belki de bugün kanamaya devam eden yaralarımızı iyileştirecek reçete o sözcüklerde saklı.
Ellerinde peygamberin mührünün üzerine basılı olduğu bezleri taşıyan katil sürüsü duyar mı bilmem ancak o hitabın sahibi asırlar önceden sesleniyor ümmetine “Canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.”
Bugün Irak’ta, Şam’da, Yemen’de, Afgan dağlarında yaşanan cinayetlerin bu mukaddes korumayı ortadan kaldırma gayreti olduğu çok açık. Belki de bunun için seslendi Arafat’ta o kutlu elçi. “Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bu günkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayın! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.”
Emaneti ehline vermeyi, faizi reddettiği kadar “Ne zulmedin, ne de zulme uğrayın” da diyen bir peygamber bugünün Ortadoğu halklarına konuşuyor sanki; “Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.”
Şeytanın hükümranlığını ebediyen yitirdiği topraklarda onun askerliğine soyunan gafillerin zulümleri kol geziyor. Önemsiz ve önemli görülen işlerde ona itaat edenler kahkahayla güldürüyor bu ezeli düşmanı. Kadınların haklarını gözetmeyi emreden, bu konuda Allah’tan korkmayı tavsiye eden bir peygamberin vasiyeti yok sayılıyor en başta Ortadoğu’da…
O gün bıraklan iki emanet manüple edilmek istenmiş, kafalarına göre bir uydurma emanet ortaya koymuş kara giysili, kara vicdanlı kimselerin zulümleri yankılanıyor her yanda. “Müslüman, Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait herhangi bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir.” sözlerinin üzerinde onun mührünü sallaya sallaya tepiniyor gafiller sürüsü.
Bir olan yaratıcıya iman ettiğini söyleyenler yeni tabu kuleleri dikti bu topraklarda. Yıllar önce ekilen ayrılık tohumlarının acı meyvesi yakıyor boğazlarımızı. Halbuki “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah katında en kıymetliniz, takvası çok olan Müslümandır. Arabın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” demişti yaradılışın sebebi.
Adaletle hükmeden bir köleye dahi itaati emreden gül sultanının “Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.”sözlerini yere düşürmeye çalışanlar sokaklarda. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayın. Allah’ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmeyin. Zina etmeyin. Hırsızlık yapmayın.” diyen rehberin sözünü de giysileri gibi karartma gayretindeler.
Şimdi Müslümanlar bir karar vermek zorunda. Ya Arafat’taki o büyük vasiyete uyacak ve o mirası yüceltecekler ya da onu yerlere çalanlara kapı açacaklar.